SEN DOĞRU OL,KEM BELASINI BULUR!
Dervişin biri eski İstanbul sokaklarında :
-Sen doğru ol kem belasını bulur.Sen doğru ol kem belasını bulur.'Diye diye dolaşıyormuş.Padişahın biri tebdil-i kıyafet çarşıda gezerken dervişin sözlerini duymuş,ilgisini çekmiş ve dervişe :
-Hergün sarayıma gel seninle muhabbet ederiz demiş.
Dervişimiz ertesi gün sarayın kapısına gitmiş padişahın karşısına çıkarılmış sohbet muhabbet zaman geçmiş saraydan ayrılırken padişah dervişin cebine bir altın konulmasını emretmiş.
Sarayın dışında dervişimizi takip eden sahte derviş kılıklı biri yanına yanaşmış ,
-Ya arkadaş ,Padişah seni neden saraya davet etti ?Derdi neymiş? falan filan bir yığın sorgu suale tutmuş.Her gün bir altın aldığını da öğrenince.'Onun yaptığı işi ben de yaparım' diye düşünmüş.Sormuş
191- السَّادسُ : عن أُمِّ الْمُؤْمِنين أُمِّ الْحكَم زَيْنبَ بِنْتِ جحْشٍ رضي اللَّه عنها أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم دَخَلَ عَلَيْهَا فَزعاً يقُولُ : « لا إِلهَ إِلاَّ اللَّه ، ويْلٌ لِلْعربِ مِنْ شَرٍّ قَدِ اقْتربَ ، فُتحَ الْيَوْمَ مِن ردْمِ يَأْجُوجَ وَمأْجوجَ مِثْلُ هذِهِ » وَحَلَّقَ بأُصْبُعه الإِبْهَامِ والَّتِي تَلِيهَا . فَقُلْتُ: يَا رسول اللَّه أَنَهْلِكُ وفِينَا الصَّالحُونَ ؟ قال : « نَعَمْ إِذَا كَثُرَ الْخَبَثُ » متفقٌ عليه .
191. Mü’minlerin annesi, Ümmü’l-Hakem Zeyneb Binti Cahş radıyallahu anhâ’ nın anlattığına göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sel-lem, korkudan titreyerek onun yanına girdi ve:
“Allah’dan başka ilah yoktur. Yaklaşan şerden dolayı vay Arabın haline! Bugün Ye’cûc ve Me’cûc’un seddinden şu kadar yer açıldı” buyurdu ve başparmağı ile şehadet parmağını birleştirerek halka yaptı. Bunun üzerine ben:
– Ey Allah’ın Resûlü! İçimizde iyiler de olduğu halde helâk olur muyuz, dedim? Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem :
– “Kötülük ve günahlar çoğaldığı vakit, evet” buyurdu.
Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin Tavsiyeleri...
Muhiddin-i Arabi buyuruyor:
1-) Bütün Müslümanlara, dinlerinde devamlı birlik ve bir gibi olmalarını, hiç bîr suretle Dinde ayrılık yapmamalarını vasiyet ederim. . .
Allah'ın yardımı birliktedir. Müslümanlar ayrılığa düşmezlerse onları kimse mağlup edemez. . .
Dinin hükümlerini nefsinde ihlas ile tatbik edeni kimse aldatamaz. Cin ve Şeytan o insana galebe edemez.
Allah, Esma-i Hüsnasıyla bilinir. Cenabı Hakk’ın asarından. Kudret ve azametini düşün, Zât ve mahiyetini düşünme. . .
Esmâ-i Hüsna’nın çokluğu bir merkezde düşünülürse Tevhid olur. Tevhid kuvvettir.
Daima Allah'tan başkasını unut. . . Zâkir olursun. Böyle olan kimse her yerde Zâkir’dir. Kalp ve lisaniyle Allah'ın zikrine devam edenlerin kalbine Allah Zâti Ahadiyetine karşı iştiyak nuru ilka eder. Gözü açılana ilâya gelir. . .
Hayâ makamında Fetih başlar. Fetih, kalb gözünün Tevfık-ı Rabbani ile açılmasıdır. Bu göz açıldı mı Ahlâk, Fazilet, Doğruluk o kimse için asla değişmeyen, değiştirilemeyen bir haslet olur, Onsuz yaşayamaz.
ADAM OLMADAN BÜYÜK HUZURA GİRİLMEZ
Vaktiyle ufak esnafdan Muvaffak isminde selbet-i diniyye eshabından bir zat, az alışverişinden, dişinden, tırnağından artırdığı para ile bir hac parası biriktiriyor. Hac yoluna çıkacağına bir gün kala dükkânında meşgul iken bir hamile kadın masum bir çehre ve afifane bir tavırla bir şey talep eder gibi dükkânın önünde duruyor.
Muvaffak, kadıncağızın o şekilde duruşundan bir şey söyleyeceğini hissederek:
“Hanım, bir arzunuz mu var?” diye soruyor, kadıncağız:
“Ah efendi amca, şu karşıdaki evde bir yemek pişiyor, kokusunu aldım, çok imrendim, çocuğumu kaybedeceğim, ne olursunuz bana bir lokma isteyemez misiniz?” diye ricada bulunuyor.
Attar Muvaffak, hemen dükkânından fırlayarak doğru karşısındaki komşusunun kapısını çalıyor, kapıyı açanlar ne istediğini sorduklarında, Muvaffak efendi:
“Aman şu pişirdiğiniz yemekten bir tabağa iki lokma koyunuzda bana veriniz” diye ricada bulunuyor.