Tekin Seyri - Tasavvuf ve Bilim
Yazan Okunma 4335 kez
Ögeyi Oylayın
(0 oy)

Sadece Türkçede değil, başka milletlerin dillerinde de; "Mangal gibi yüreği var. Kalb kalbe karşıdır. Sen hep kalbimdesin. Narin bir kalbi var. Kalbinin sesini dinle. Kalbim kırıldı…" gibi ifadelerle kalbe, zengin ve derin mânâlar yüklenmiştir. Hâl böyleyken, modern tıp kalbi, sadece fizyolojik yapısıyla sınırlandırmış; akıl, düşünce, karar verme ve hislerin kaynağı olarak da beyni nazara vermiştir. Peki, hakikatte kalb, vazifesi sadece kan pompalamak olan bir organ mıdır? Bu mevzudaki çalışmalarıyla tanınan Dr. Armour ve Dr McCraty'nin araştırmaları, kalbin kan pompalamak dışında birçok fonksiyonunun olduğunu ortaya koymuştur.

Bugün modern tıbbın yeni bir alanı olan nörokardiyoloji (kalb-sinir bilimi) alanında çalışmalar yürüten Dr. Armour ve Dr. Ardell; kalbde merkezî sinir sisteminden bağımsız, öğrenme, bilgi işleme, hatırlama ve idrak gibi fonksiyonlarla donatılmış, küçük bir beyin olarak vasıflandırılan bir nöron ağı keşfetmiştir.

Yazan Okunma 1483 kez
Ögeyi Oylayın
(0 oy)

1890 yılında ünlü mucit Nikola Tesla’nın ilk olarak ölçebildiği ve fotoğrafladığı insan Aura’sı aslında pek çoğumuzun bölük pörçük duyduğu ama tam olarak nasıl olduğunu bilmediği bir konudur. Bu yazıda kısaca Aura’dan bahsedeceğiz. Fiziksel bedenin çevresini kaplayan elektromanyetik dalgalara Aura denir. Aura her yaşayan insanın çevresinde titreşimler halinde mevcuttur ve kişinin ruhsal durumuna göre değişkenlik gösterebilir. Aura’yı ifade ederken renkler kullanılır. Kirlian fotoğrafçılığı denilen bir teknikle titreşimler renklere dönüşür ve her rengin bir anlamı vardır.

Aura üç boyutlu düşünülmelidir. Yani önümüzde, arkamızda, her yerimizde bulunur ve eliptik bir şekli vardır. Aura aslında vücudumuzun yaydığı enerji dalgalarıdır. Yaşayan her cismin bir enerjisi vardır.

Bunu şu şekilde de açıklayabiliriz. Hava çok sıcakken asfalt yola baktığımızda havada dalgalanma görürüz.

Yazan Okunma 3268 kez
Ögeyi Oylayın
(1 Oylayın)

ALLAH DOSTU
Münir DERMAN (ks)

EĞRİ OLMA!

Sûr demek ALLAHın: “Ey zerreler yerden artık kalkın yukarı!” demektir. Sabahleyin kalkınca nasıl aklımız başımıza geliyor.
Vücud kendi bedenine giriyor, rüyada gezdiğin gibi.
O sür üfülendiği zaman can da kıyamet günü gelir bedene girecek. “Efendim benim bedenime mi gelecek benim rûhum?”
Gâyet tabi senin. Kuyumcunun Rûhu, Terzinin Dükkanına girmez ki senin ona gelir.
Hep uyuyoruz, gece Amerikaya gidiyorsun rüyada sabahtan geldi mi Mister Ceymis’in cesediynen uyanmıyorsun yine sen ne isen o sun.
Bilgi sahibinin canı, bilgi sahibinin bedenine.
Zâlimin canı zâlimin kendi bedenine girecektir.
Orda dalevera parti hikayesi yok haa!.
“Sen kaptın! Ben kaptım!” yok.Hep numaralıdır yerler.

Yazan Okunma 1037 kez
Ögeyi Oylayın
(0 oy)

GEL SANA EVLİYADAN BİRİNİ DAHA GÖSTEREYİM

Vaktiyle irfan âşığı bir zât, çok hürmet etdiği kemâlli bir zâta:

... "Bana ermiş bir velî gösterebilir misin?" diye yalvarmış.
O zât da:
"Haydi sokağa çıkalım, istediğini sana göstereyim" demiş.
Sokağa çıkmışlar, kâmil olan zat bir kasap dükkânına uğramış bir okka et kesdirmiş, eti eline alır almaz:
"Bu et yağlı" demiş, beğenmemiş.
Kasap bir daha kesmiş, bu sefer de "Çok yağsız verdin" demiş yine beğenmemiş. Kasap bir daha kesmiş, bu def'a: "İyi amma çok kemikli oldu" demiş, reddetmiş. Hulâsa bir koyunu parça parça yaptırdıkdan sonra "Beğenemedim bugün et alamayacağım" diyerek dükkândan çıkmışlar,kasap da:
"Kusura bakmayın size lâyık et yapamadım" diye özür dilemiş.
Kâmil olan zât, yanındaki zâta dönerek: 

NE İZLESEM

 
 

NE OKUSAM