Tekin Seyri - Tasavvuf ve Bilim
Yazan Okunma 1691 kez
Ögeyi Oylayın
(1 Oylayın)

NECMEDDİN KÜBRA’NIN “ON ESAS”INDA TEVHİD DÜŞÜNCESİ

Özet

Bu makalede İslâm’da vahdet inancının, tasavvuf geleneği ve onun usullerine ne şekilde yerleştiği ve bu usuller çerçevesinde İslâm itikadının temeli olan vahdet inancının kişide oluşturacağı nefsanî, ahlakî etkileri gösterilmeye çalışılmaktadır. Tevhid anlayışının sadece bir inanç olarak bilinmesinin yeterli görülemeyeceği, aynı zamanda tecrübe edilmesi gerektiği fikriyle oluşturulan esasların, bu inancı nasıl tecrübe edilmesi gerektiğini öğretmesi hususu makalenin ana konusudur. Her türden Müslüman davranışında aranılması gereken temel inanış tevhittir. Davranışlarımız, inancımızın tecrübesiyle yoğrulmuş ve onun etkisinde olmalıdır. İnandığını söylediği şekilde yaşayabilmenin gereği için ne türden bir yol izlenmelidir?

Yazan Okunma 2989 kez
Ögeyi Oylayın
(0 oy)

Mehmet Cemal Öztürk, uzun yıllardır bir İstanbul tarikatı olan Cerrahilik üzerine çalışıyor. Ketebe Yayınları’ndan çıkan “Cerrahilik, Pir Nureddin-i Cerrahi ve Cerrahi Tarikatı” adlı eseriyle meseleye geniş oylumlu bir katkı sağlayan Öztürk’le tarikatları, tarikat kültürünü ve Anadolu’dan Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada varlığını hala sürdüren Cerrahilik’i konuştuk. Bu odur.

SÖYLEŞİ: YUSUF GENÇ

İstanbul’da 40 kadar tarikatın merkez tekkesi olan “âsitâneler” bulunmaktadır. Ancak bu tarîkat pîrlerinden “nefs-i İstanbul” denen Suriçi’nde doğup, yaşayıp, irtihâl eden tek pîr Nûreddîn-i Cerrâhî hazretleridir. Seyyid Ahmed Raûfî ile Mehmed Nasûhî hazretleri de Üsküdarlıdırlar. Bu üç pîr dışındaki pîrler, İstanbul dışında doğmuşlar, bilâhare İstanbul’u teşrif etmişlerdir.

Yazan Okunma 1487 kez
Ögeyi Oylayın
(1 Oylayın)

Tam adı Abdülvehhâb el-Ümmî el-Elmalî el-Halvetî olup, daha çok Vâhib-i Ümmî ismiyle tanınmıştır. Bugünkü Antalya ilinin Elmalı ilçesinde doğan Vâhib-i Ümmî’nin doğum târihi kesin olarak belli değilse de Dîvân’ında ihtiyarlıktan şikâyet etmesine bakılırsa, uzun bir ömür sürdüğü anlaşılmaktadır. Evli ve iki çocuk babası olan mutasavvıf-şâirimiz, H. 1004 / M. 1595’te memleketi Elmalı’da vefat etmiştir. Bugün, Pınarbaşı mevkiindeki türbesi, hâlen bir ziyâret yeridir. Vaktiyle eğitim ve irşad faâliyetlerini sürdürdüğü –bugün medfun bulunduğu mezarının bitişiğindeki– hankâhı, türbesiyle birlikte 1925 yılında dönemin Vâridât-ı Husûsiye (Mal Müdürlüğü) memuru tarafından yıktırılmıştır. Ancak sonradan tekrar ahşap olarak yaptırılmış olan türbesinde, kendisiyle birlikte eşi ve iki çocuğunun mezarları da bulunmaktadır.

Yazan Okunma 842 kez
Ögeyi Oylayın
(0 oy)

Emali Kasidesi - Siraceddin Ali Uşi

KASÎDE-İ EMÂLÎ

Ehl-i sünnet îtikâdını nazım olarak anlatan meşhur kaside. Bu kasideyi, Türkistân’da, Fergâna şehrinin müftüsü Siraceddin Ali Ûşî (ö. 1180) yazmıştır. Kaside, altmış yedi beyitten meydana gelmiştir. Asıl ismi Bed’ül-Emâli’dir. Emâlî, lügatte “imlâ” kelimesinin çoğulu olup, o da yazmak mânâsınadır. Kaside ise, edebiyatta nazım şekillerinden biridir.

Sevgili Peygamberimiz, Müslümanların yetmiş üç fırkaya ayrılacaklarını, bunlardan yalnız birinin inançlarının doğru olacağını söylemiş, bu fırkanın ismini de bildirmiştir. Emâlî Kasidesi, “Ehl-i Sünnet vel-Cemâat” denilen bu doğru fırkanın inançlarını açık ve güzel bildirmektedir.

NE İZLESEM

 
 

NE OKUSAM