Emali Kasidesi - Siraceddin Ali Uşi
KASÎDE-İ EMÂLÎ
Ehl-i sünnet îtikâdını nazım olarak anlatan meşhur kaside. Bu kasideyi, Türkistân’da, Fergâna şehrinin müftüsü Siraceddin Ali Ûşî (ö. 1180) yazmıştır. Kaside, altmış yedi beyitten meydana gelmiştir. Asıl ismi Bed’ül-Emâli’dir. Emâlî, lügatte “imlâ” kelimesinin çoğulu olup, o da yazmak mânâsınadır. Kaside ise, edebiyatta nazım şekillerinden biridir.
Sevgili Peygamberimiz, Müslümanların yetmiş üç fırkaya ayrılacaklarını, bunlardan yalnız birinin inançlarının doğru olacağını söylemiş, bu fırkanın ismini de bildirmiştir. Emâlî Kasidesi, “Ehl-i Sünnet vel-Cemâat” denilen bu doğru fırkanın inançlarını açık ve güzel bildirmektedir.
Vâsıl olmaz kimse Hakk’a cümleden dûr olmadan,
Şeyh elinden hem dilinden ahz-i destûr olmadan,
Kalbi sâfî, rûhi hâlî, nefsi makhur kılmadan,
Rahmeten li’l-âleminden zerrece nûr olmadan,
Kenz açılmaz şol gönülden tâ ki pürnûr olmadan.
Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecelli ede Hakk,
El açıp yalvar Hüdâ’ya kim teselli ede Hakk,
Görme nâkıs dâimâ Hakk’la tevellî ile bak,
İbtidâdan müntehâya ol tedellisi ile Hakk,
Pâdişâh konmaz saraya hâne ma’mûr olmadan.
Annemarie Schimmel bir gönül köprüsüdür. Doğu ve Batı arasındaki o köprüde, dallarıyla gökyüzünü kucaklayan; Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’den Paul Gerhardt’a, Hermann Hesse’den Muhammed İkbal’e, Süleyman Çelebi’den Muhammed Hamidullah'a, Yahya Kemal'den Kâni Karaca ve daha nicelerine dokunan aşinalığıyla her şeye şahit koca bir çınardır. Şark İslam kültürüne duyduğu muhabbet ve iştiyakla birçok çalışmaya imza atmış, bu minvalde sayısız seminer ve konferans vermiştir. Arapça, Farsça, Urduca, Türkçe ve Fransızcadan tercümeler yapmış, Berlin Üniversitesi’nde İslami araştırmalar sahasında doktorasını tamamlamış ayrıca uzun yıllar Türkiye’de yaşayarak Ankara İlahiyat Fakültesi’nde Dinler Tarihi derslerine girmiştir.
Mersiye-i Gürbe
I. Bâyezid devrinin ünlü bilgin ve kadılarından Mustafa bin Evhâdüddîn Yarhisarî’nin (ö.1505-6) oğludur. 895/1490 yılında dünyaya geldiği tahmin ediliyor. Asıl adı Mehmed olup İstanbul kadılığına kadar yükselmiş önemli bir kişinin oğlu olduğu için babasına nisbeten Yarhisarîoğlu, köse olduğu için de Köse Me’âlî lakabıyla tanındı. Me’âlî, anne tarafından da ünlü Fenârî ailesine mensuptu. Arapça ve Farsça öğrenimini de kapsayan iyi bir tahsil gördü.
Me’âlî, uzun burunlu, garip görünüşlü ve köse biri olduğu için kaynaklar fiziki görüntüsü hakkında da ayrıntılı bilgiler vermektedirler. O, güleç yüzlü, şirin sözlü, zayıf vücutlu, alıngan, şakacı biridir. İlmi kapasitesi ve İstanbul kadılığı gibi devletin üst seviyede görevlerinden birine yükselmiş bir zatın oğlu oluşu, ailesinin konumuna uygun bir öğrenim görmesi,
Safer ayı ve Müslüman saati "Safer Ayında Uğursuzluk Yoktur"
Aylara, günlere bakışı insanın şahsiyetini belirler. Bu sebeple Müslüman, zamana bîgâne değildir. Muharrem'den, Safer'den, Rebîü'l-evvel'den bana ne, bu aylara niçin hürmet edecekmişim ki diyemez, zira Allahu Zü'l-Celâl ve Tekaddes Hazretleri, dîn-i mübîne tetâbuk eden ve Allah Teâlâ'yı hatırlatan her şeye Allah (c.c.) için hürmet etmeyi övmüş ve tavsiye etmiştir. Pek tabiîdir ki, Cenâb-ı Hakk'ın tavsiyesi kullar için emirdir, hatta emirden de ötedir.
Saferü'l-hayr buyuruyor Fahr-i Kâinât Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Müşrikler Safer ayını uğursuz sayarlarmış. Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz şöyle buyuruyor: “Eşyada uğursuzluk yoktur, Safer ayında uğursuzluk yoktur, baykuşun ötmesinde bir uğursuzluk yoktur. Devamını Oku
Ve anneler çocuklarına "suyu kana kana içme" derlermiş.
İslam medeniyetinde ayların, günlerin ayrı bir ehemmiyeti vardır. Muharrem ayı, bilhassa içerisinde barındırdığı "Aşûra Günü" diye de anılan, pek çok mucizelere, tecellilere, sıkıntılardan kurtuluşa vesîle olan 10 Muharrem günü ile Müslüman zamanında mühim bir yere sahiptir.
Hz. Adem (a.s.)'in 10 Muharrem'de tevbesi kabul olunmuş, Nuh (a.s.) ve gemisi bu günde tufandan kurtulmuş, İbrahim (a.s.) Nemrud'un ateşinden, Yûnus (a.s.) balığın karnından, Mûsâ (a.s.) Firavun'un zulmünden kurtulmuş, Îsâ (a.s.) bu günde göğe yükseltilmiştir.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in bu ayda oruç tutması, tutulmasını teşvik etmesi, âdetâ Müslümanları gelecek günlerde çekilecek sıkıntılara hazırlamıştır. Devamını Oku.
Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat
Yıllardır boz bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Hasretin Alev alev içime bir an düştü
Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
İsmail Ankaravî Dede
Minhacü'l Fukara adlı eserden
Merâtib-i sülûk (Sülûkun mertebeleri) ve Yüz Mertebe
Bu kısım on bâb üzere meydana getirilmiştir.
Ve her bâb onar dereceye şâmildir.
Hak Teâlâ bir hadis-i kudsî'sinde Davud (as)'a hitaben şöyle buyurdu:
"Ey Davud! Uyanık ol... Din kardeşine karşı yumuşak davran. Sana, benim isteğim doğrultusunda itaat etmeyene ve seninle muvafık olmayana dost ol ma.
Çünkü o senin düşmanındır."
Buradaki yakazadan (uyanıklıktan) murad, gaflet uykusundan kurtulmaktır. Ve cehaletten berî olmaktır.
Mirâç, urûç etmek demek, urûç etmeye yarayan şey. Yükselmeye yaradığı için, insanı devamlı terakkî ettirdiği için hem de öylece resmen ilan ettiği için “Namaz mü’minin miracıdır.” buyuruyor saâdetli o zat. Çünkü devamlı terakkî edersin. “Accilû bi’t-tevbeti kable’l mevt” Mevt gelmeden evvel tövbe ediniz, tövbe de acele ediniz. Akabinde de buyuruyorlar ki: “Accilû bi’ssalâti kable’l fevt” Fevt olmadan evvel de namazınızı yerine getiriniz buyuruyor Peygamber Efendimiz (s.a.s).
“Mevt gelmeden evvel tövbe de acele ediniz.” Mevti biliyorsunuz, ölüm… “Fevt olmadan evvel de namazda acele ediniz!” Soruyorlar Hasanü’l Basrî’ye: “Hangisi daha şeydir?” Diyor ki: “İkisi de ehemmiyetlidir ama ben size kelime manalarını vereyim siz ona göre karar verin.” diyor.
Şifacı (Berweuli Birinci Kitap), Fantastik Roman, Hatice DIRMIKCI, Profil Kitap yayınevi, Baskı:Aralık 2018 S.302
“Neden aranıyordu?”
“Kralına ihanetten.”
“O halde idam edilecek...
Zaten ölü bir adamı mı iyileştirdim ben şimdi?”
“Son nefes verilene kadar hayattan umut kesilmez, kızım. Bunu en iyi sen bilirsin.”
Labirentlerle dolu bir hapishane olan Ngola Lu’da yıllardır hapis yatan genç bir kız bulunur: Uli… Ömür boyu mahkûm! Onu herkesten koruyan Başgardiyan Durwa ile büyük bir sırrı paylaşırlar: Uli normal insanların aksine hızla iyileşebilme yeteneğine sahiptir ve başka insanları da dokunarak tedavi edebilmektedir.