Hadis Sohbetleri 209

Yazan Ömer HOCA Write on Cuma, 12 Mayıs 2017 Yayınlandığı Kategori Sohbetler Okunma 3842 kez
Ögeyi Oylayın
(0 oy)

209- وعن أَبي موسى رضي اللَّه عنه قال : قال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « إِنَّ اللَّه لَيُمْلِي لِلظَّالِمِ فَإِذَا أَخَذَهُ لَمْ يُفْلِتْهُ ، ثُمَّ قَرَأَ : { وَكَذَلِكَ أَخْذُ رَبِّكَ إِذَا أَخَذَ الْقُرَى وَهِي ظَالِمَةٌ إِنَّ أَخْذَهُ أَلِيمٌ شَديدٌ } .

 

209. Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Hiç şüphesiz Allah zâlime mühlet verir. Onu yakalayınca da kaçmasına fırsat vermez.” Sonra şu âyet-i kerîmeyi okudu:

“Rabbin, zâlim bir kasaba halkını yakalarken işte böyle yakalar. O’nun yakalaması gerçekten çok acı ve çetindir.” [Hûd sûresi (11), 102].

Buhârî, Tefsîru sûre (11); Müslim, Birr 61. Ayrıca bk. Tirmizî Tefsîru sûre (11); İbni Mâce, Fiten 22

 

Açıklamalar: Hepimiz Allah’ın avucunun içerisindeyiz. Allah’ın tasarrufunu zamana yaymak kadar insanı aldatan bir şey yoktur. Kuranda Kıyamet, Cennet, cehennem gibi ayetlerini okurken zihnin sadece ahireti düşünüp de bu kavramları oraya ötelemesi kadar insanı yanıltan bir durum yoktur”. Bunların olmadığı anlamında söylemiyorum. Bizim Allah ile olan ilişkimizde, muamelesinde böyle düşünmek yanıltıcıdır. Ötelere atıyoruz!..

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız. Kaf 16

Peygamber, müminlere kendi nefislerinden önce gelir. Azhab 6

Yaptığımız her iyiliğin ödülü o iyiliğin kendisidir. Her kötülüğün cezası da o kötülüğün kendisidir. İlave Cennet veya Cehennem beklemeye gerek yok!.. Bir durum ki kötüyüz, bunun azabı zaten kendisidir, iyilikten mahrum oluyoruz! Allah’a yönelmekten Allah’ın hazzından mahrum oluyoruz. Diyelim ki birini seviyorsun o an sevgiden daha büyük bir ödül olabilir mi? Yada bir şeyden, birisinden nefret ediyorsunuz o zaman Nefretin kendisinden daha kötü bir ceza olmaz ki aslında!.. Eğer bizde Allah ve Resulünün Muhabbeti, sevgisi, teslimiyeti varsa bundan daha büyük bir ödül olabilir mi? Teslimiyetin karşılığı kulluktur bundan daha büyük bir ödül olamaz!.. Yoksa Huri, meyve sebze değil!.. Aynı şekil bir kişi inkar halinde yada inkar haline düştüğümüz zamanki çektiğimiz acıdan daha büyük bir acı, azap olamaz!.. Fakat bunun farkında değiliz. Uyuzun kaşınmaktan zevk alması gibi zevk alıyoruz. Bir acı var fakat hoşumuza gidiyor, zevk alıyoruz!.. Uyuz hastalığını kaşınmaktan çok haz alır öyle devam eder ya tıpkı bunun gibi “Küfür ve inat“ da böyledir. Ruha işkence olduğu halde, sıkıntı ve acı verdiği halde nefis ondan öylesine haz alır ki o işte ısrar eder. Ateş içinde yanıyor fakat ateşin farkında değildir. Kendisin o ateş ile aydınlandığını düşünür!.. Hâlbuki o ateş karanlık bir ateş, o ateş bir zülümdür. O ateşin bir parıltısı yoktur. O ateş sadece kendisini yakan bir ateştir. Fakat insan onu Hazza dönüştürür orada ısrarcı olur.

Bu kalbin ölmemesi için Cenabı Hakkın zikri ile Allah manası ile dirilmesi gerekiyor. Burada Cehennem, küfür, inat, hayrı engellemek, haddi aşmak, kuşkuda bulunmak ile ilgili ayetler bu kalp ile ilgili. Kabirde olmayacak zaten burada elan oluyor!.. Şu anda kalp nasıl öyle… Bu kalbin dirilmesine Resulullah efendimiz” ölmeden önce ölünüz” demiş!.. Ölmeden önce ölmek dirilmek demektir. Öteki türlü zaten ölü olarak kalmak demektir. Kıyamette hiçbir şey olmayacak anlamında söylemiyorum bizim ile ilişki kurmak manasında söylüyorum!..

27. Müşrikin arkadaşı (şeytan) der ki: Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi. KAF Süresi

Kendiniz saptınız!.. Şeytan “Ben Allah’ın ihlaslı Kullarını saptıramıyorum” diyecek. Şeytan bile diyecek ki yarabbi ben senden korkarım. Sen kendi nefsin, emelin, iraden ile bu noktaya geldin!..

. ...şöyle buyuracaktır: Bu, doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gündür. Maide 119

Bu ayeti yıllardır yanlış anlıyordum. Bediüzzaman’ın Said’i Nursi’nin bir söz duyana kadar. Burada Doğrular derken iman etmek ile ilgili anladım. Allah ayette bugün iman edenlerin yâda şirk koşmayanların faydalanacağı gün demiyor.

Yani adam hangi yerde büyürse büyüsün, bir doğruyu öğrendi mi? Öğrendi. Doğru bildi mi? Bildi. Doğru bildiği ile amel ediyorsa Allah diyor ki ben onu zayi etmeyeceğim!.. Nerede olursa olsun. Çünkü ona orada doğru kavramı öğretildi. Kanal oydu doğru bilgi ona o kanaldan geldi!

Burada olmayı biz mi seçtik? Burada olmayı biz seçmedik. Allah bizi Afrika’nın en ücra bir köşesinde de yaratabilirdi. Doğru bildiklerimiz mesela Tanrı, Peygamber, Hak, Erdem, fazilet konusundaki bilgilerimiz değişik olabilirdi. Ama Allah bir kalbe bakıyor O kalp ki bir şeyi doğru bildiği zaman onunla amel edecek. Buna bakacak burada bunu söylüyor. Bugün onlar fayda görecektir.

            Allah yalancıya, bildiğinin sahtekârı olana, bildiğinin havasını atana, Allah bildirdiği doğruluğu sanki kendi malıymış gibi dilediği gibi nefsine uyduracak şekilde kullanan kişiye fayda verecek demiyor. Doğru bildiği ile amel eden kişiye doğruluğunun hakkını verecek diyor. Hz. İsa kendi ümmeti hakkında konuşurken;

“azap edersen sana diyecek hiçbir şey yok. Şayet bağışlarsan da sen merhamet izzet, hikmet sahibisindir.”

Bizlerin başkaları hakkındaki talebimiz bu bahsettiğimiz ikinci şık olmalıdır. Her birimizin diğeri hakkındaki talebimiz Allah’ın Rahmeti olabilmelidir. Fakat Allah’ın mağfiretini kendimiz için umsak bile Nefsimize muamelemiz bu olmamalıdır. Yarabbi sen bu nefse ister azap ister merhamet edersin olmamalıdır. Cenabı Allah bu tatbiki eder. Fakat nefsimizi Allah karşısında gevşekliğe alıştırmamalıyız. Çünkü bunu sonu yok. Nefsimize müsamaha gösterme hakkımız yoktur. “Müsamaha başkasına karşı gösterilir, nefsimize değil. Çünkü nefsimize gösterdiğimiz en ufak müsamahayı, gevşekliği, hoşgörüyü kendisi adına, lehine bir iktidara dönüştürür.”

 

30. O gün cehenneme "Doldun mu?" deriz. O da "Daha var mı?" der.

Bu nefis böyle bir şey verdikçe daha fazlasını istiyor. Ne zamana kadar, seni tüketinceye kadar kullanır.

Azalarımız temizlenmeden kalp temizlenmez. Gözün gördüğü temizlenmeden, gözden kalbe giden kanal temizlenmez aklınıza gelen bütün azalar dil, kulak, burun, temas bunlar temizlenmeden kalp temizlenmiyor. Neyi hayal ediyorsunuz işte siz O’sunuz!.. Çünkü hayal temizlenmeden akıl, ruh temizlenmez. Bu hayal temizlenmeden hayalden beslenen Ruh ve Kalp temizlenmez. Hadesten taharet, necasetten taharet azalarımızın temizlenmesi demektir. Abdest azaların manevi olarak temizlenmesinin bir provasıdır.

Şüphesiz bunda, aklı olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.

                                                                                                                                Kaf 37

Veliyullah diyor ki; insan yemesini, içmesini, konuşmasını, uyumasını her şeyini kontrol altına alması gerekiyor. Kontrol ettiği gibi bunda da daim olup bu işi de ciddiye alması gerekiyor. Azalarımızı Allah’a vermedikçe insan buna şahit olamaz, öğüt alamaz.

Sanma ey hace ki senden zer ü sim isterler
Yevme la yenfau da kalb-i selim isterler

Senden altın gümüş isteyen yok. Senden kalbi selim isterler.

Fatiha süresinin nüzul sebebi Mekke döneminde üç sene süren muhasara yıllarında ve Hz. Hatice’nin, Amcası Ebu talibin vefatı gibi hüzün yıllarında geldiği rivayet edilmektedir. Sürenin geldiği zaman Hac zamanı ve her tarafta ticaret bundan dolayı Resulullah Efendimiz çok üzülmüş. Bu sırada Cebrail as gelip buyurmuş ki; Cenabı Hak sana yedi kervana mukabil yedi ayet verdi. Başlamış Fatiha süresini okumaya. Biz doğrulukta Hamd etmeyi biliriz, Hamd sıkıntıda olur. Sıkıntı derken maddi alandaki sıkıntıdan bahsetmiyoruz. İnsan ancak kendi acziyetini anladığı anda Allah’ı övebilir. Yoksa Allah’ı övmek manasız, anlamsızdır. Manasını çoğu zaman idrak bile demeyiz.

Fatiha süresinde ne deniyor:

  • Hamd, övgü Allah’a mahsustur.
  • Rahman ve Rahimdir

Bu ayet indiği zaman Peygamberimizin beklide en kötü zamanlarıdır. Rahman ve Rahimdir diye ayet iniyor.

  • Ancak sana ibadet eder, ancak senden yardım dileriz.
  • Bizi doğru yola ilet.
  • Nimet verdiklerinin yoluna
  • Saptırdıkların ve yoldan çıkanların yoluna değil.

Sıkıntılı anda gelen ayet Fatiha süresiydi. Peki, Bollukta gelen ayet hangisiydi.

ASR SURESİ

Bismillahirrahmanirrahim.

İzâcâe nasrullahi velfeth. Veraeytennâse yedhulûne fî dînillahi efvâcâ. Fesebbih bihamdi Rabbike vestağfirhu innehu kâne tevvâbâ.

ANLAMI

1. Allah'ın yardımı ve zafer geldiğinde,

2. ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde,

3. Rabbinin sınırsız şanını yücelt, O'na hamt et ve O'ndan mağfiret dile: çünkü O, her zaman tövbeleri kabul edendir.

Dikkat edin hamd burada var neyle bitiyor sonu istiğfar et diyor. Bollukta ve darlıkta Hamd et. Bilhassa bolluk zamanında istiğfar et hitabı var. Bundan dolayı Resulullah efendimiz günde yetmiş defa istiğfar edermiş.

Allah hepimize çok, çok istiğfar etmeyi nasip etsin. Hakikaten çok ihmal ettiğimiz bir şey. Darlıkta Allah hatırlanıp da Bollukta unutulmaz! Cenabı Allah’ı sadece dil ile değil, Kalbi selim ile de hatırlamayı Rabbim cümlemize nasip etsin inşallah.

Fatiha

Ömer Hoca

Birtaş Sohbetleri

22-02-2013

Son Düzenlenme Pazartesi, 12 Haziran 2017 20:43

Benzer Ögeler

NE İZLESEM

 
 

NE OKUSAM