Osman CEYHAN

Yazan Şule CEYHAN Write on Cuma, 12 Mayıs 2017 Yayınlandığı Kategori Tasavvuf Okunma 3519 kez
Ögeyi Oylayın
(0 oy)

Başta Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, Şehit Öğretmenlerin ve güzel babacımın Öğretmenler Günü Kutlu Olsun.. 

Canım Baba’mın yazıya ve fotoğraflara sığmayacak ömründen kısa bir belgesel film.. İyi Seyirler... 

Osman Ceyhan 1952 Kahramanmaraş Elbistan doğumludur. İnşaat ustası ve çiftçilikle uğraşan bir ailenin 6 çocuğundan birisidir. 
Çocukluğunda yazları çobanlık yaparak her köy çocuğu gibi biraz zorlu şartlarda ama olabildiğince sevgi dolu bir çocukluk geçirmiştir. İlkokulunu köy okulunda bitirdikten sonra tahsil hayatına şehirdeki ortaokulda devam etmek istemiştir. Fakat maddi imkânsızlıklardan dolayı babasına okula kayıt olmadan köye geri dönelim demiş. O seneyi köyde ailesine yardım ederek çeşitli köylere gidip çobanlık yaparak geçirmiş.

Bir akşam annesi; -“Osman, Teyze’nin bir kızı oldu adını Huriye koydular, demiş. Osman Hoca; hayırlı olsun gözümüz aydın olsun Anne ben İstanbul’a gidip okuyacağım üniversite bitirip geleceğim ve o kızla evleneceğim” demiş.

Annesi; -“Oğlum o kız büyüyene kadar senin çocukların olur” demiş ve tebessüm etmişler birbirlerine. 
1965 yılında amcası ile İstanbul’a çalışmaya gelmişler, 1 yıl inşaatlarda çalışıp para biriktirdikten sonra amcası köye geri dönerken Osman Hoca Gönenli Mehmet Efendi Vakfının yurduna kayıt yaptırıp Kuran Kursu eğitimini tamamlamış. Bu eğitim sırasındayken gelecek olan ortaokul imtihanlarına da hazırlanarak İstanbul İmam Hatip Lisesi’ne kaydını yaptırmış.

Öğrencilik yıllarında diğer 4 kardeşini de yanına alıp onların hem tahsillerini tamamlatmış hem de başlarında birer anne ve baba olmuştur. Sabahları okula gitmeden önce meydanlarda gazete satıp sonra okula gidermiş. Okul dönüşü matbaa ve kütüphanelerde çalışırmış. Hafta sonunda o dönemdeki yevmiyenin 8 kat fazla veren bir çalışanın bir daha çalışmadığı, çalışma şartlarının çok zor olduğu yangın söndürme cihazları üretimi yapan bir yerde çalışmak durumunda kalmıştır. Okul yıllarında arkadaşları ona bu hayat mücadelesindeki cengâverliğinden ve yakışıklılığından dolayı Malkoçoğlu derlermiş. Şu anki dönemin Cumhurbaşkanı, Bakanlarının, Milletvekillerinin ve Bürokratlarının yer aldığı seçkin bir sınıf ortamında 7 senelik ortaokul ve lise öğrenimini başarı ile tamamlamıştır. 
Üniversite sınavlarına hazırlanıp Erzurum Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesine kayıt yaptırmıştır. Üniversite yıllarındayken kardeşlerini evlendirip kendilerine birer yuva ve düzen kurmuştur. Üniversiteyi iyi bir derecede tamamlayıp Suudi Arabistan’da Kral Abdülaziz Üniversitesine akademisyen olarak katılma hakkı elde etmiştir. 
Köyüne gelip Annesi ve Babasının hayır dualarını alarak eğitimine devam etmek niyetinde olan Osman Hoca köyün ileri gelenlerin hatırı üzerine köyünde kalma kararı almıştır. Köyün ileri gelenleri; -“Hoca köyde çıkan ve durmak bilmeyen husumeti ancak sen bitirebilirsin” demişler. Halk içinde öylesine basit mevzulardan ayrılık gayrılıklar var ki, yan yana iki cami inşa edilmiş, her ikisine de farklı gruplar devam ediyor. İşe camileri birleştirmekle başlamak tek bir Cami yapmak gerektiğini görüyor.

Yaşlılar ve ileri gelenlerle istişare edip “onlara; -“Benim Dinim İslam’ın anlamı BARIŞ ise, benim Resulüm (sav) Medine’de bir dizi kabileyi bir araya getiren dünyanın ilk toplumsal barış sözleşmesi Medine Vesikasını icraya koymuş ise, ufacık bir köyde birlik olmayacak öyle mi?

O zaman benim bu kadar aldığım eğitimin anlamı ne?” diyerek ona gelen bu vazifenin de hakkıyla altıdan kalkıyor. Köyüne birlik beraberlik dirlik ve düzen getiriyor. 
Askerlik görevini de Isparta’da kısa dönem Er olarak yerine getiriyor. Bu esnada ailenin yoğun baskısı ile evlilik çağının geldiğini söylüyorlar. Kendisine köydeki ve civar köylerdeki doktor, hemşire ve öğretmen genç kızları gösterip tanıştırmak istiyorlar. Osman Hoca annesine dönüp; -“Anacım ben bundan 18 yıl önce bir söz söylemiştim onu icraata dökmenin vakti gelmiştir Teyzemin Kızı olsun” diyor. Böylelikle 18 yıl önce söylenmiş olan söz vücut bulup 1983 yılında evleniyor.
Aynı yıl Din Kültürü Öğretmenliği kadrosu ile Erzincan İmam Hatip Lisesine şark görevi tayini çıkıyor. Erzincan’da meydan gelen deprem hadisesinden dolayı ailesini yanına aldırma şansı bulamıyor. Mektuplar, yaz tatilleri derken 5 yıllık bir gurbet hayatını da baki dostluklarla tamamlıyor. Bu sırada bir oğlu ve bir kızı dünyaya geliyor.
Sonrasında 1988 yılında İstanbul Kartal Medine Tayfur Sökmen Lisesine Din Kültürü öğretmeni olarak tayini çıkıyor. Ailesi ile birlikte İstanbul’a yerleşip 26 yıl boyunca Öğrencileri ve dostlarıyla güzel anılar biriktirerek, okuluna her gün aynı heyecan ve zevkle giderek bu şerefli mesleği hakkıyla icra etmiştir. 
2015 yılında geçirdiği amansız hastalık ile aramızdan ayrılmış olup son nefesinde duasını ederek tıpkı kendisinin öğrettiği hal gibi, her şeyi kolaylaştırarak yaptığı gibi, tereyağından kıl çeker gibi -“Beden topraktan gelip toprağa gider, Kul Allahtan gelip Allah’a gider HU” diyerek ruhunu teslim etmiştir.

Bir öğrencisi olarak Öğretmen Osman Hoca;

Bakışlarıyla, derslerinde hayranlık uyandırıcı bir şekilde bilinmeyenleri anlatmasıyla, bir çok öğretmenden ayrılıyordu. Derse başlamadan önce -“Kemerlerinizi sıkı bağlayın uçuşa geçeceğiz” deyip pür dikkat kendisini dinletmesiyle, meşhur cetveliyle, katlara çıkarken o cetveli merdiven korkuluklarına sürüp uyarı atışı yapmasıyla, bahçedeki çöpleri kimseye minnet etmeyip toplamasıyla, öğrencilerin hatalarında ufaktan iğneleyip olayı çözümlemesi ile ve birçok güzel anı ve hatırası ile hatırlayacağım.


Bir kızı olarak Öğretmen Osman Hoca’yı 12 ay boyunca hiç gelmeyen tatili ile yazları okulda öğrenci kaydı yaparak geçirmemiz.

Her yıl tozlu arşivleri düzenlememiz ile okuldan eve evden okula yürüdüğümüz hızlı adımlarımızla tüm evraklarına ve eşyalarına attığı tarihler ile okuduğu sınavları deftere geçirmemiz ile hayatı öğreten bir Baba, bir duruş, bir yöneliş olarak hatırlayacağım. Ve tabi ki bu sözü ile -“Olan olduğu gibidir, Olanın olması gereken dışından olması asla mümkün değildir.” 

Teşekkürler...
Şule Ceyhan…
24 Kasım 2015

 

Son Düzenlenme Pazartesi, 12 Haziran 2017 22:23

Benzer Ögeler

Bu kategorideki diğerleri: « Huzur Tasavvuf ve Günümüz »

NE İZLESEM

 
 

NE OKUSAM