, ete kemiğe bürünen âdem diye görünenin şânına yakışan tarzda arınmaktır tasavvuf.
Kad efleha men tezekkâ: Arınan iflâh etmiştir! (KK 87/14)
Kad efleha men zekkâhâ: Onu arıtan iflâh etmiştir!(KK 91/9)
Tasavvufun (T) si tahâret,(S) si sahâvet, (V) si vefâ,(F) si fütüvvettir!
Bu dört özelliğin dördüne de celâli cemâli ve kemâliyle sâhib, gayretli dirâyetli, merd cömerd ve dürüst bir insan olan Derman Hekim, “Ve lekad âteynâ lokman’el hıkmeh” âyetine mazhar olmuş bir bilgedir. Ona göre, tasavvufun tıbbı ile tıbbın tasavvufu aynı ölçülerde titizlik ister. Bu titizliği şöyle ifâde eder Hazret: İnsan kendini dıştan ve içten disiplin altına almalıdır. Bu yola giriş Resûle hakîkî bağlanışla başlar. Tasavvuf şeriatların mâneviyyatıdır. İnsan şeriata bağlandığı nisbette nefsâniyetten uzaklaşır. (ADD s.32)Hazreti Resûle bağlandığı nisbette zorluğun içindeki kolaylığa ulaşır. Tıbbın da tasavvufun da ana hedefi budur: Zorluğun içindeki kolaylığı yakalamak!Fe inne meal usri yüsrâ, inne meal usri yüsrâ: Zorluk kolaylıkla beraberdir, bir zorluğun içinde kesinkes iki kolaylık vardır. (KK 94/5-6)Hüner, sabırla sebatla halka ve Hakka karşı samîmiyetle bu kolaylığı yakalamaktır! Yessirû ve lâ tüassirû; beşşirû ve lâ tüneffirû: Kolaylaştırın zorlaştırmayın; müjdeleyin nefret ettirmeyin! (sevdirin, sevindirin, sevimsiz hâle getirmeyin) buyuran Habîbullah Hazretleri bunu vurgular. Sıhhatli âfiyetli saâdetli yaşamak ve selâmetli sonuçlara ulaşmak için tıb da tasavvuf da bunu ön plana alır. Beden ruh akıl ve kalb sağlığı buna bağlıdır.Ten/beden, kalb/gönül, ruh akıl/zihin berraklığı bakımı tıbbın da tasavvufun da ortak öncül konularıdır. Tıb da tasavvuf da aynı şeyleri söyler: Aburcubur çok yemek, yeterinden fazla yan gelip yatarak çok uyumak, gerekli gereksiz lâf ve ihtilâf oburluğu yapmak, ihtiyaç değil alışkanlıktır. Alışkanlığa esir olma! Kafana kalbine, karnına ve kasığına dikkat et! Az ye öz ye helâlinden sağlıklı ye! Halâlen tayyibâ: Helâl ve temiz (KK 2/168) tavrında ol! Kendini de nimetleri de haramda ısraf etme! Yeterinden fazla yangelip yatıp yuvarlanarak kendini atâlete atma! Kendine hâkim ol; şehvete söhrete ve alışkanlıklara esârete mahkûm olma!
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Kusurları örtmede gece gibi ol
Yumuşaklık ve ağırbaşlılıkta ölü gibi ol
Tevâzu ve mahviyette toprak gibi ol
Mertlikde ve cömerdlikde ırmak gibi ol
Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol!
Mevlânâ Hüdâvendigâr’ın çağıl çağıl çağlayan bu çağrısından sonra onun en has yol evlatlarından olan Şeyh Galib’i de dinlemek illâki gerektir:
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdûm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen!
İyi bak kendine, varlığın özetisin sen!
Herşeylerin gözbebeği olan adamsın sen!
Yâ Selam!
Mustafa Özdamar