Allah’a Kavuşmak

Yazan Ahmet Taşgetiren Write on Perşembe, 25 Ekim 2018 Yayınlandığı Kategori Tasavvuf Okunma 1803 kez
Ögeyi Oylayın
(0 oy)
Likaullah: Allah’a Kavuşmak
 
Kur'an'da iki alandaki insan tavrına özellikle dikkat çekilir:

Birisi, insanın dünya hayatı ile alakasıdır.

Diğeri de, bu dünyadan sonra insanın Allah Teala ile yeniden buluşmaya olan inancı ya da inançsızlığıdır.

Kur'an, hem insanın bu iki temayülünün birbiriyle bağlantılı olduğunu bildirir, hem de, bu iki temayülün bir kişilik tarzı oluşturduğuna dikkat çeker.

Kur'an, ısrarla insan zihninde şu soruların netleşmesini ister:

1. Dünya nedir? İnsan dünya ile ilişkisini nasıl kurmalıdır?

2. İnsan bu dünyadan sonra bir gün kendisini bu dünyaya özel bir maksatla gönderen bir Kudret'in huzuruna çıkıp, dünyada yapıp ettiklerinin hesabını verecek midir?

Gene Kur'an'a göre dünya ile ilişki söz konusu olduğunda iki insan tipi çıkar karşımıza:

1. Dünya hayatının kalıcılığına inanan ve ona göre bir hayat kuran, yani dünyaya sımsıkı sarılan insan. Kur'an'da bu insan tipi "Dünya hayatına razı oluş ve onunla itmi'nana eriş"özellikleri ile tanıtılıyor.

2. Dünyanın geçici, dünya hayatının bir oyun ve eğlenceden ibaret olduğuna, insanın dünyada geçici bir süre konakladığına, buradaki hayatın bir sınav niteliği taşıdığına, dünyadan sonra bir başka hayatın bulunduğuna, dünyayı bu sınav için hazırlık olarak değerlendirmek gerektiğine inanan insan.

Kur'an'a baktığımızda, bir de "Likaullah" kavramı ile bağlantılı kişilik tipi çizildiğini görmekteyiz. "Likaullah" ifadesi Kur'an'da müştakkatı (türevleri) ile birlikte müteaddit yerde geçiyor. Kimi yerlerde "Ahiret buluşması", kimi yerlerde "Bugünkü buluşma", kimi yerde "Bizimle buluşma""Onunla buluşma", ve doğrudan "Allah ile buluşma - Likaullah" şeklinde geçiyor. Kur'an burada da iki yönelişin altını çiziyor:

1. Bir gün Allah'la buluşacağına (Allah'ın huzuruna çıkacağına) inanan insan tipi.

2. Allah'la buluşmayı, O'nun huzuruna çıkmayı ümit etmeyen, aklına getirmeyen, gündeminde bulundurmayan insan tipi...

Kur'an'da "dünya" ve "likaullah" değerlendirmeleri de bir arada yapılır ve bu çerçevede şöyle iki insan tipi ortaya çıkar:

"Dünya hayatına razı ve onunla mutmain olan, buna karşılık Allah'la buluşmayı ümit etmeyen insan. Dünya hayatının geçiciliğine inanan ve işin sonunda Yaratıcının huzuruna varacağına inanan insan."

Demek ki dünya ile ahiret değerlendirmesi içiçe bir değerlendirme, ve demek ki, insanın Allah'ın huzuruna çıkma inancı ile dünya hayatını nasıl tanzim edeceği meselesi içiçe bir mesele.

İnsanın bütün macerasının bu dünyada olup bittiğine inanıldığı zaman ortaya çıkacak ilk sonuç, keyfi bir hayattır. Arzuların dilediğince tatminidir. Dünyanın en geniş biçimde ve ben - merkezci olarak kullanılmasıdır.

Tabii, hemen bunun peşinden gelecek olan ise, sorumluluğun nasıl belirleneceğidir.

Yeryüzünde bir tek insan olsa, belki dünyayı gerçekten keyfe ma yeşa kullanabilir ve hiç kimse ile de çatışması söz konusu olmaz.

Ama dünyada başka insanlar da var ve bunların hepsinin dünyayı aynı biçimde keyfi olarak kullandığı düşünüldüğünde insanların birbirinin alanına müdahale etmesi ve bundan dolayı çatışmaların çıkması kaçınılmaz.

Bu da şu soruyu getirir: Dünya düzeni gücü gücü yetene düzeni mi olmalı ve güçlü olan sorumluluktan kurtulabilmeli mi? Yoksa insanda, hayatının bütün dönemlerinde her şeyden kurdetli bir Varlığa karşı sorumluluk hissi mi bulunmalı?

"Her şey dünyada olup bitenden ibaret" dediğinizde, asılnda bir anlamda dünyanın gücü gücü yetene düzeni içinde yaşamasını ve en güçlü olanın sorumluluktan kurtulabilmesini kabul etmek gerekiyor.

Bunun ise, tam da "İnsan insanın kurdudur" felsefesi istikametinde kanlı bir kaosla sonuçlanacağı muhakkak.

Burada ayrıca, "Her şey dünya" denildiğinde insanın temel sorularının, yani "Nerden geldik, nereye gidiyoruz?" sorularının da görmezden gelindiğini, daha önemlisi insanın varoluşunun anlamının ıskalandığını belirtmek gerekiyor.

Kur'an diyor ki:

-Kendi kendine varolmadı insan.

-İnsan yaratıldı.

-Gelişini de kendisi belirlemiyor insanın, gidişini de, dünyada kalış süresini de...

-Bir Yaratıcı var.

-İnsanın yaratılış hikmeti var.

-İnsan, Yatarıcı'ya bakacak ve yaratılışın hikmetini anlamaya çalışacak.

-Bunun için bilgiler göndermiş Yaratan. Yaratılış misyonunu öğretecek önderler göndermiş.

-Dünya geçici. Dünya duruyor görünse bile insan geliyor ve gidiyor, yani insan en azından kendisinin geçici olduğunu anlayabilir.

Kimileri itiraz ediyor:

-Kemiklerimiz toz olduktan sonra bile yeniden yaratılacak mıyız? Nasıl bir araya getirilir toz zerreleri?

Kur'an'da cevap veriliyor:

-Allah, insanı ilk önce nasıl hiç yokken yarattı ise, ikinci defa da yaratabilir. Öyle ki, parmak uçlarını bile yeniden yaratabilir.

Parmak uçları...

Hiçbir insanda birbirine benzemeyen, yani milyarlarca çeşitlenen parmak uçları...

Bir damlacık suya insanın kemiklerini, ellerini, ayaklarını, gözlerini, beynini, dilini, dudaklarını sığdıran Kudret neden yeniden yaratışa güç yetiremesin?

Kendi kudretinle kıyaslama Yaratıcıyı!

Sen insansın ve kendini ne kadar muktedir görürsen gör, sonunda serapa aczden ibaretsin...

Beyninde bir damar kopsa bambaşka bir varlığa dönüşüyorsun...

Hafızan silinse evladını, ananı, babanı tanımıyorsun.

Her şeyin, her şeyin seni Yaratan'ın lütfuna bağlı.

Ve Yaratan'ın kudreti sonsuz.

Öyleyse kulak ver O'nun mesajına...

O (celle celalühu) diyor ki:

-Bir gün Bizim'le buluşacaksın. Benim huzuruma geleceksin. Bu kaçınılmaz. Ve gerçek yurdun burası olacak. Burada ebedi bir hayatla buluşacaksın. Burada buluşacağın hayatı hazırla, burada seni mutlu kılacak hayatı...

Evet, işte böyle bir çağrı ile karşı karşıya insan...

Likaullah!

Allah ile buluşma anı... Yüce Huzurda durma anı.

Buna inandıysan, yüreğin bu imanla itmi'nana erdiyse, o zaman, senin için yeni bir "Dünya"başlamış demektir. "Sen" başka bir "Sen""Dünya" başka bir "Dünya" olmuş demektir.

Dünyayı ve kendi hayatını, Rabbin huzuruna çıkacak arı - durulukta kılmaktır artık görev.

Rabbin huzurunda en azından savunulabilecek bir hayat dosyası oluşturmaktır; daha güzeli, "Rabbin rızasına kavuşmak"la, yüz ağartacak bir dosyadır, insanın yüreğini sevinçle, sürurla dolduracak bir dosyadır.

Hani, ifade yerindeyse, o çağrıyı duyabilecek bir "Dünya" götürmektir Huzur'a:

-Dünya sınavını verdin, kulluk sınavı idi o, o sınavı verdin, öyleyse kullarımın arasında yerini al ve gir cennetime...

"Likaullah - Allah ile buluşma", bir derin şuur halidir ki, insanın her davranışının damarında dolaşır. Dünya ile sınırlı olmayan bir ufuk kazandırır insana, o ufka doğru, müstekim bir tarzda yürüme aşkı kazandırır.

İslam'ın temel iman esaslarından biri olan "Ahiret inancı", bir "Likaullah" inancıdır. Mahşer, insan soyunun toplanacağı büyük "Likaullah" meydanıdır. Ebedi hayatta "yüzü kara çıkanlar"dan olmamak için, dünyada sanki "Likaullah idraki - Allah'ın huzurunda imiş" gibi bir hayat disiplini oluşturmak gerekiyor. "Allah'ı görüyormuş gibi... Her ne kadar onu görmüyorsak da O'nun bizi gördüğü bilinci içinde..." Yani "Likaullah" ve "İhsan kıvamı"nı içiçe geçirerek...

Ahmet Taşgetiren
2006 - Subat, Sayı: 240, Sayfa: 003

Kaynak:https://dergi.altinoluk.com/index.php?sayfa=yillar&MakaleNo=d240s003m1

Son Düzenlenme Perşembe, 25 Ekim 2018 17:37

NE İZLESEM

 
 

NE OKUSAM