Kıymetli dostlar! İnsan hayatta bazı şeylere inanır, bazılarınaysa inanmaz. Aslında her insanın gözle göremediği âlem ve sınırlandıramadığı mevzular hakkında bir kanaat ve imanı vardır. Fakat şimdi biz bunu bir kenara bırakalım. İnanmakla tecrübe etmenin kesiştiği noktadan, kimsenin reddedemeyeceği bir gerçekten, ölümden bahsedelim.
Evet, hiç kimse ölümü inkâr edemez, ölümden sonrası için bir şeyler söyleyebilir fakat bu âlemden kesilmeyi asla inkâr edemez. Ancak bir başka acayip durum şudur ki, insan ancak ölünce ölü- mün ne olduğunu anlayabilir. Bu sebepten dolayıdır ki ölüm karşısında kulun şaşırmaması ve kabirde sorgu meleklerine doğru cevap verebilmesi için, geride kalan mü’min kardeşleri, defnedilmiş olan mü’min kardeşine telkinde bulunur. İmam Efendi veya Efendimiz’in (SAS) sünnetini bilen bir zât kabirde yatan kişiye hitaben telkin verir. Telkin cümlelerinden birinde de “Ey Allah’ın (CC) kulu, şunu iyi bil ki ölüm haktır” diye hitap edilir. Çünkü kim olursa olsun muhakkak ölümle birlikte bir şaşkınlık yaşar.
İmanımız varsa ölüm ahirete doğuş, tahsili tamamlayıp hayata atılmaktır. Hatta bu doğumu gerçekleştiren vazifeli ebenin adı “Azrail”dir. Dünyanın rahminde, o rahmaniyetin tecelli ettiği yerden alır, bu dapdaracık dünya âleminden Âdem çocuğunu ahiret yurduna götürür. İnsanlar ahiret yurdu için hazırlık yaptılarsa ölüm meleğini çok güzel görürler, Allah (CC) muhafaza hazırlık yapmadılarsa durum çok vahim olabilir.
Beyazlar, zenciler, Araplar, Türkler gibi ırk ayırımı yapmıyor. Nerede, hangi ortamda, ne yaşamda, ne millette, ne kavimde olursa olsun, bütün insanlar uykudadır!.. Ancak, uyanma hükmünü neye bağlıyor?..
AZRAİL (AS), ALLAH TEÂLÂ’YA İMAN EDENLERE ÇOK GÜZEL GÖRÜNÜR
Çok kıymetli bir üstad vardı. Hatta birçoğunuz hatırlayabilir. Kanser sahasında ihtisas yapan Haluk Nurbaki Hoca’mız. Kendisini rahmetle yâd ederiz. Bir hatırasını şöyle naklediyor:
“Hastalıktan artık ölüme yaklaşmış, sayılı günleri ve nefesleri kalan genç bir kız vardı. Eriyip gidiyordu, hem muayene için hem de biraz moral ve imani açıdan destek vermek üzere yanına uğruyor, sohbet ediyordum. Durumu iyice ağırlaşmıştı. Bir gün bana şöyle bir soru sordu:
‘Hocam, Azrail (AS) nasıl biri, çirkin mi? Herkes ölürken Azrail’i (AS) görecek mi? Ruhumu verirken çok acı çeker miyim?’
Fatiha Suresi ve Besmelenin Sırrı
Fatiha Suresi 7 ayettir. Birinci ayeti, Besmele-i Şeriftir. Bu sureye Sebulmesan yani “iki yedi veya iki yerde (biri Mekke de, biri de Medine de ) nazil olmuştur” denilmiştir. Zira peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)in Semavi kitapların bütün sırrı Kur-an da, Kur-an’ın sırrı Fatiha-ı Şerifte, Fatiha’nın sırrı da başındaki Besmele-i Şerifte mevcuttur. (H.Ş.) buyurdukları gibi hem Adem’in hem de alemin bütün sırlarını ihata ettiği anlaşılmaktadır. Allah lafzının başındaki Elif Zat’ını, Lamelif sıfatlarını, sonundaki Hu da Efal-i ilahiyesini remzettiği gibi, Besmele-i Şerifte de Bismillah Allah ın Zat ını, Rahman Allah ın sıfatlarını, Rahim de Allah ın Efalini remzetmektedir.
Benden İNSANIN bir portresini istediniz.
Güzel resim yapamam ama kelimelerden bir resim yapacağım. Bunu seyrederseniz İNSANIN ne olduğunu anlarsınız.
Nûr yüzlü, alnı açık, tertemiz, her türlü illet ve hastalıktan sâlim, kalbinde Nûr-u Muhammedi bulunan 35-40 yaşlarında kâmil bir insanı gözünüzün önüne getiriniz.
Bu zeki gencin yanına, saçları beyazlamış nûrani yüzü ile ihtiyarlık nüshasını koyunuz.
Bu ikisinin arasına harikulade sevimli, helâl süt emmiş güzelim çocukluk nüshasını ilâve ediniz.
Üçünü el ele veriniz.
Ölüm Nedir? Ölümün içyüzü
Ne yazık ki günümüzde "ÖLÜM" olayı gerçeğine uygun bir biçimde bilinmemekte, genelde ÖLÜM’ün bir "son" olduğu zannedilmektedir!
Oysa, "ÖLÜM, bir son" olmayıp; madde âlemden, madde ötesi âleme geçişten başka bir şey değildir! Yani bir dönüşümdür!..
İnsan, ÖLÜM denen olayla, madde bedeni terk ederek, "RUH" denilen "holografik ışınsal" yapılı bedeniyle ya mezarda ya da mezar dışında yaşamına devam eder!
Yani ÖLÜM, madde bedenle yaşamın sona erip, RUH bedenle devam etmesidir.