Tasavvuf (142)
NECMEDDİN KÜBRA’NIN “ON ESAS”INDA TEVHİD DÜŞÜNCESİ
Özet
Bu makalede İslâm’da vahdet inancının, tasavvuf geleneği ve onun usullerine ne şekilde yerleştiği ve bu usuller çerçevesinde İslâm itikadının temeli olan vahdet inancının kişide oluşturacağı nefsanî, ahlakî etkileri gösterilmeye çalışılmaktadır. Tevhid anlayışının sadece bir inanç olarak bilinmesinin yeterli görülemeyeceği, aynı zamanda tecrübe edilmesi gerektiği fikriyle oluşturulan esasların, bu inancı nasıl tecrübe edilmesi gerektiğini öğretmesi hususu makalenin ana konusudur. Her türden Müslüman davranışında aranılması gereken temel inanış tevhittir. Davranışlarımız, inancımızın tecrübesiyle yoğrulmuş ve onun etkisinde olmalıdır. İnandığını söylediği şekilde yaşayabilmenin gereği için ne türden bir yol izlenmelidir?
Kültürlerin ortaya çıkışında dilin etkisi aksi iddia edilmeyecek bir gerçektir. Lisan ile sembolize edilen sözler, kelimeler, kavramlar; maddi ve manevi birikimin seviyesini, kalitesini ortaya çıkarır. Ve yine hiç şüphesiz sözcüklerin yüklendiği manayı kavramak, o lisanın mefkûresini ve ıstılahatını anlamaktan geçmektedir. Bu anlayıştan tecrit edilerek sarf edilen terimler ya kısır ifadelerde hapsolunup kalmış, yada maksadının dışına telakki edilir bir hale bürünmüştür. Halbuki tabiatı icabı dil, canlı ve dinamik bir yapıya sahiptir. Kendisini doğasına aykırı bambaşka bir kültürün içinde bulan lisan yavaş yavaş zenginliğini ve canlılığını kaybeder, sudan çıkmış bir balık misali her ne kadar kalıbı ortada olsa da. Bununla beraber detaylı olarak incelendiğinde dilin tarihi süreç içerisinde deformasyondan en az etkilenen kısmının mânevîyat alanı olduğu görülür.
Safer Ayında Uğursuzluk Yoktur Safer ayı uğursuz değildir!
04.11.2016 - 03:11
Kıymetli dostlar! İslam dini bizlere günlük hayatımızda karşılaştığımız müşküllerimizi çözecek, aynı zamanda gündelik hayatın telaşesi içerisinde ıskalamamamız gereken güzellikleri fark edebilecek bir nur ve bir eğitim şekli sunmaktadır.
Muharrem ayı tamam oldu, Safer ayı geldi. Tabii ki bu konuştuğumuz ayların sıralaması Hicri takvime göredir. Hicri takvim nedir? Hazret- i Ömer (RA) zamanında; hicretin gerçekleştiği senenin başlangıç senesi kabul edilmesiyle birlikte, takvim hesaplamasının kamere yani aya göre yapılması meselesidir.
Safer ayı ve Müslüman saati "Safer Ayında Uğursuzluk Yoktur"
Aylara, günlere bakışı insanın şahsiyetini belirler. Bu sebeple Müslüman, zamana bîgâne değildir. Muharrem'den, Safer'den, Rebîü'l-evvel'den bana ne, bu aylara niçin hürmet edecekmişim ki diyemez, zira Allahu Zü'l-Celâl ve Tekaddes Hazretleri, dîn-i mübîne tetâbuk eden ve Allah Teâlâ'yı hatırlatan her şeye Allah (c.c.) için hürmet etmeyi övmüş ve tavsiye etmiştir. Pek tabiîdir ki, Cenâb-ı Hakk'ın tavsiyesi kullar için emirdir, hatta emirden de ötedir.
Saferü'l-hayr buyuruyor Fahr-i Kâinât Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Müşrikler Safer ayını uğursuz sayarlarmış. Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz şöyle buyuruyor: “Eşyada uğursuzluk yoktur, Safer ayında uğursuzluk yoktur, baykuşun ötmesinde bir uğursuzluk yoktur. Devamını Oku
Ve anneler çocuklarına "suyu kana kana içme" derlermiş.
İslam medeniyetinde ayların, günlerin ayrı bir ehemmiyeti vardır. Muharrem ayı, bilhassa içerisinde barındırdığı "Aşûra Günü" diye de anılan, pek çok mucizelere, tecellilere, sıkıntılardan kurtuluşa vesîle olan 10 Muharrem günü ile Müslüman zamanında mühim bir yere sahiptir.
Hz. Adem (a.s.)'in 10 Muharrem'de tevbesi kabul olunmuş, Nuh (a.s.) ve gemisi bu günde tufandan kurtulmuş, İbrahim (a.s.) Nemrud'un ateşinden, Yûnus (a.s.) balığın karnından, Mûsâ (a.s.) Firavun'un zulmünden kurtulmuş, Îsâ (a.s.) bu günde göğe yükseltilmiştir.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in bu ayda oruç tutması, tutulmasını teşvik etmesi, âdetâ Müslümanları gelecek günlerde çekilecek sıkıntılara hazırlamıştır. Devamını Oku.
İsmail Ankaravî Dede
Minhacü'l Fukara adlı eserden
Merâtib-i sülûk (Sülûkun mertebeleri) ve Yüz Mertebe
Bu kısım on bâb üzere meydana getirilmiştir.
Ve her bâb onar dereceye şâmildir.
- DERECE: YAKAZA (Uyanık Olma Hali)
Hak Teâlâ bir hadis-i kudsî'sinde Davud (as)'a hitaben şöyle buyurdu:
"Ey Davud! Uyanık ol... Din kardeşine karşı yumuşak davran. Sana, benim isteğim doğrultusunda itaat etmeyene ve seninle muvafık olmayana dost ol ma.
Çünkü o senin düşmanındır."
Buradaki yakazadan (uyanıklıktan) murad, gaflet uykusundan kurtulmaktır. Ve cehaletten berî olmaktır.